Gurbet Kuşları, sinema tarihimizin ilk göç filmlerinden kabul edilir.
Halit Refiğ'in yönettiği, Orhan Kemal'in yazdığı, 1964 yapımı filmin başrollerini Cüneyt Arkın, Tanju Gürsu, Filiz Akın paylaşır.
Film, Maraş'tan İstanbul'a göç eden Bakırcıoğlu ailesinin hikâyesini anlatır. Hikâye Haydarpaşa Garı'nda başlar ve yine aynı yerde biter.
(Kahramanmaraş, 1973'te "Kahraman" unvanını aldığı için filmde "Maraş" olarak geçer.)
Ailenin reisi Tahir Bakırcıoğlu trenden iner inmez: "Gözünü sevdiğimin İstanbul'u. Taşına toprağına kurban. Allah'ın izniyle İstanbul'a şah olacağız şah…" diye bir cümle kurar.
Bakırcıoğlu çiftinin yetişkin üç erkek ve bir kız çocuğu vardır.
Her biri İstanbul cangılında hayatta kalma mücadelesi verecektir.
En büyük oğul Selim'i canlandıran Cüneyt Arkın henüz kariyerinin en başındadır. Hatta Fahrettin Cireklubatur olan asıl ismini geri plana itip, ona Cüneyt Arkın diyen kişi, filmin yapımcısı Recep Ekicigil'dir.
Kariyerinin o kadar başındadır ki, "Cüneyt Arkın'ın sesi" olarak tanıdığımız, Toron Karacaoğlu bu filmde ona değil, Özden Çelik'e sesini vermiştir.
Selim ve Murat (Tanju Gürsu) babalarıyla birlikte oto tamirciliği yapmaya başlar. Ailenin en "bitirim" ferdi Murat bir süre sonra sıkılır ve taksi şoförlüğüne geçer. Onun gözü ailece yerleştikleri Suriçi'nde değil, karşı kıyıdaki Pera'dadır.
En küçük oğul Kemal (Özden Çelik) ise tıp eğitimine başlar. Burada kendi gibi tıp okuyan "kentsoylu" Filiz Akın'la bir gönül ilişkisine girer. Ama sınıf farkı kısa bir süre sonra hayatın bir hakikati olarak karşısına dikilir.
Evin en küçük bireyi Fatma'nın hikâyesi en trajik -ve en basmakalıp- olanıdır. Yıllar sonra bu film hakkında yazıp çizenler, senaryoya hâkim olan eril dili çok eleştirir.
Hazır laf senaryoya gelmişken, okuru karışık bir konuda bilgilendirmek gerekiyor.
Orhan Kemal'in Gurbet Kuşları adındaki romanı bu filmden kısa bir süre önce yayımlanmıştır. Ama roman ile film arasında hayli fark vardır. Senaryo yine Orhan Kemal'e aittir ama filmin jeneriğinde Turgut Özakman'ın Ocak adlı oyunundan uyarlandığı yazmaktadır. Fakat diyaloglar yine Orhan Kemal'in kaleminden çıkmıştır. Sokaktaki insanın dilini yakından tanıyan büyük yazar, nefis cümleler kurar.
Film, Türkiye'nin inanılmaz bir hızla kentleştiği yıllarda, bir tür "kamu spotu" gibi ilerler. Hatta bazı eleştirmenler, eserin iç göçü engellemek için çekildiğini bile iddia eder.
Bakırcıoğlu ailesi yaşadığı bir dizi trajediden sonra yeniden memleketlerine dönme kararı alır.
Film, İstanbul'da tutunmanın yegâne yolunun alavere dalavere olduğu mesajını çok net verir. Hüseyin Baradan'ın şahane bir oyunculukla canlandırdığı "Haybeci" karakteri filme en başında çulsuz, parasız bir adam olarak dâhil olur. Film boyunca ara ara görünür. Her görünüşünde de sınıf basamaklarını tek tek çıkmaktadır: Hamallık, dolmuş kâhyalığı, müzayedecilik ve gecekondu mahallesi sahipliği…
Cüneyt Arkın'ı bugün bugün başka bir aleme uğurladık. 86 yaşındaki Alain Delon ise yaklaşık üç ay evvel ötanazi talebinde bulundu. Artık eskisi gibi olmadığını, bu yüzden herhangi bir hastalığa yakalanmadan kendi isteğiyle ölmek istediğini belirtti.
Gurbet Kuşları'ndan geriye bir Filiz Akın, bir de Haydarpaşa Garı kaldı.
Filiz Akın'a uzun bir ömür, Haydarpaşa'nın yeniden gar olmasını dileyelim.